Archive for the ‘MESAJLAR’ Category
2011 yılı bizim için çok acı bir yıl oldu. Bildiğiniz gibi önce ocak ayında Aylin arkadaşımızın babası çok değerli insan Mustafa amcamızı kaybettik. Daha sonra annemizin eşi, çocuklarımızın dedesi, eşlerimizin kayınpederi, dert ortağımız , sırdaşımız ilk patronumuz, başımız dara düştüğünde yardımımıza koşan her an soluğunu yanıbaşımızda hissettiğimiz sevgili biricik babamızı çok ani bir şekilde kaybettik. Bunun acısı dinmeden babamızın ardından baba diye sarıldığımız sevgili amcamızı da kaybettik. Daha önce ölen yakınlarımıza çok üzüldüğümüzü zannederdik ama böylesine büyük bir acı yaşayınca ateşin düştüğü yeri yaktığını derinden hissetik. Lakin onlar adına çok huzurluyuz, taziyeye gelenler tarafından analatılanlarla ne kadar sevildiğini ve onun yalnızca bizim değil herkesin babası olduğunu anladık. Babamız bu dünyadan geçişini herkesin yüreğinde derin izler bırakarak tamamladı. O babasını kaybettikten sonra ona layık bir evlat olmak için çabaladı şimdi bizde onun ardından ona layık evlatlar olmak için çabalayacağız.
Onsuz soluduğumuz her havada, onsuz yediğimiz her lokmada, onsuz gezdiğimiz her yerde hep bir yanımız eksikti. Bu yüzden toparlanmamız zaman aldı. Ağzımızın tadı yokken size tadı tuzu yerinde yemekler sunmak acı geldi.
Yaradanın çağırdığında ne evladım ne eşim ne işim ne malım ne mülküm demeden bu dünyaya veda ediyorsun. Öldükten sonra aklllarda kalan sadece yaptıkların oluyor. İşte büyük İskender’in vasiyeti ne kadar aciz olduğumuzu ifade ediyor.
Büyük İskender bir gün vezirlerini toplamış ve onlara:
—Ben öldüğümde cenaze merasimimi söylediğim gibi yapın demiş!
Ülkemin dört bir yanından tebaamdan olan insanları çağırın!
Cenazemin önünden askerlerim yürüsünler silahlarıyla,
Cenazemin sağından âlimler yürüsünler kitaplarıyla,
Cenazemin solundan zenginler yürüsünler mallarıyla,
Cenazemin arkasından ise fakirler ve garipler yürüsünler gözyaşı ve dualarıyla!
Sağ elime bir Altın küre verin, sol elimi ise bos bırakın taam ki
Mezara dek, demiş!
Vezirler Büyük İskender’in bu söyledikleri karsısında sasırmışlar
Ve “Bunu bilse bilse Büyük İskender’in hocası Diyogen bilebilir” demişler
Ve Diyogen’e sormaya karar vermişler!
Vezirleri dinleyen Diyogen demiş,
- ” İskender’in Ne kadar büyük olduğunu bir kez daha anladım” demiş ve ilave etmiş:
— İskender şunu anlatmak istemiş. :
Cenazenin önünden yürüyen askerler ölümüne silahlarıyla dahi engel olamadılar,
Cenazenin sağıdan yürüyen âlimler ölümüne kitaplarıyla dahi engel olamadılar
Cenazenin solundan yürüyen zenginler ölümüne mallarıyla dahi engel olamadılar ve
Cenazenin arkasından yürüyen fakirler ve garipler ölümüne gözyaşı ve dualarıyla dahi
Engel olamadılar!
Sağ elindeki altın küre ise bu dünyada sahip olabileceği her şeye sahip olduğunu,
Sol elinin boş olması ise bu dünyadan ELI BOŞ geldim ELI BOŞ gidiyorum! Dediğini gösteriyor…
Güzel bir gün geçirmeniz dileği ile hepinizin bayramı kutlu olsun.
19 MAYIS 1919′TA NE OLDU?
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, 19 Mayıs 1919′ta Samsun’a çıkarak, kurtuluş mücadelesinin meşalesini yaktı.
Mustafa Kemal, Mondros Mütarekesi’nin 30 Ekim 1918′de imzalanmasından sonra Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’ndan 3 Kasım 1918′de İstanbul’a döndü. Samsun’a gidinceye kadar 6 ay İstanbul’da kalan Mustafa Kemal, çeşitli temaslarda bulundu.
Mustafa Kemal, kendi deyimiyle “kendisini İstanbul’dan uzaklaştırmak ve Anadolu dağlarında çürütmek” isteyenlerce 9. Ordu Müfettişliği ile görevlendirildi. Ancak Mustafa Kemal, müfettişliği kabul ederken görevinin geniş yetkilerle donatılmasını sağladı. Öyle ki Ankara’nın doğusunda kalan her yerden sorumlu hükümet yetkilisi konumundaydı.
Mustafa Kemal, 14 Mayıs’ta Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evindeki akşam yemeğinde yeni görevi konusunda görüşmelerde bulundu.
Mustafa Kemal, Sadrazam’ın yanından ayrıldıktan sonra, Cevat (Çobanlı) Paşa ile arasında şu konuşma geçti:
“- Bir şey mi yapacaksın Kemal?”
- Evet Paşam, bir şey yapacağım.
- Allah muvaffak etsin.
- Mutlaka muvaffak olacağız.”
İzmir’in işgal edildiği 15 Mayıs günü ise Mustafa Kemal Paşa, Genelkurmay Başkanlığı’nda Cevat (Çobanlı) ve Fevzi (Çakmak) paşalara, sonra da Babıali’de bazı hükümet üyelerine veda etti. Aynı gün Yıldız Sarayı’nda Padişah Vahdettin tarafından kabul edilen Mustafa Kemal, daha sonra Bandırma Vapuru’nun kaptanı İsmail Hakkı (Durusu) Bey’i, Şişli’deki evine çağırarak yolculukla ilgili bilgi aldı.
16 Mayıs’ta Mustafa Kemal’i taşıyan Bandırma Vapuru’nda Kız Kulesi açıklarında iken İtilaf Devletleri denetim görevlilerince, silah ve kaçak malzeme araması yapıldı. Arama sürerken, “kaptan yerinde” bulunan Mustafa Kemal’in kararlılığını göstermek amacıyla hareket hazırlıklarını çabuklaştırmasını söylediği yirmi yedi yıllık ihtiyar kaptan, demir aldırmaya başladı.
Subayların gemiyi terk etmelerinin ardından Karadeniz’e yönelen Bandırma’nın güvertesinde Mustafa Kemal Paşa, yanındakilere şunları söyleyecekti:
“Bunlar işte böyle yalnız demire, çeliğe, silah kuvvetine dayanırlar. Bildikleri şey yalnız madde! Bunlar hürriyet uğruna ölmeye karar verenlerin kuvvetini anlayamazlar. Biz, Anadolu’ya ne silah ne cephane götürüyoruz. Biz ideali ve imanı götürüyoruz.”
Mustafa Kemal Paşa, Boğaz’dan Karadeniz’e çıkarken kaptana, tehlike ihtimallerini anlattığında İsmail Hakkı Bey, “Ne aksi, bu denizi pek iyi tanımam, pusulamız da bozuk…” cevabını vermişti.
Güç koşullar altında süren yolculuktan sonra 19 Mayıs 1919 sabahı Samsun’a ulaşan Mustafa Kemal ve beraberindekiler, askeri bando eşliğinde halk tarafından sevgiyle karşılandı.
Mutfak maceralari.com olarak alınan bu mahkeme kararını çok adaletsizce buluyoruz. Kurunun yanında yaşta yanmamalıydı. Bu işi edebiyle, emeğiyle yürüten tüm blog sahibi arkadaşlarımızın en kısa zamanda aramıza geri dönmelerini temenni ediyoruz. Onların eksikliklerini derinden hissediyoruz.
Yemek de boş, içmek de,
Hatta yeri gelmeden sevişmek de.
Tam zamanında öpmelisin mesela güzel gözlünü,
Tam zamanında söylemelisin sevdiğini
Gözlerinin içine baka baka.
Tam zamanında okşamalısın başını
O üzüm gözlü çocuğun
Hıçkırıklar tam dizilmişken boğazına,
Tam ağlamak üzereyken.
Tam zamanında koymalısın elini omzuna
En sevdiğin dostunun babası öldüğünde.
Tam zamanında açmalısın kapını
Hayatına girmek isteyenlere.
Tam zamanında çıkarmalısın
Sevginden şımarmaya başlayanları.
Tam zamanında konuşmalı
Tam zamanında şarkı söylemeli
Tam zamanında susmalısın.
Iskalamak istemiyorsan hayatı.
Haydi şimdi kalk bakalım
Silkin şöyle bir
At üzerinden hayatın yorgunluğunu,
Vakit zannettiğinden daha az
Haydi kalk bakalım,
Şimdi YAŞAMAK ZAMANI…..
Can YÜCEL
Hayat acısı ve tatlısı ile bizler için var. Yaşadıklarımız ne olursa olsun ayakta durmayı ve zorlukların üstesinden gelmeyi başarmalıyız çünkü yaşam herşeye rağmen devam ediyor. Şimdiye kadar hepimizin acılarını saran ve sarmaya devam edecek olan zaman herşeyin ilacı. Şairin dediği gibi silkinmek gerek vakit gerçekten zannettiğimizden de daha az…
Sitemizin yazarlarından sevgili arkadaşımız Aylinciğimiz bugün biricik babacığını kaybetmiştir. Melek ruhlu Mustafa amcamız bu sabah sessizce mekanını değiştirip, hayata veda etmiş ve hepimizi derin bir yasa boğmuştur. Dualarımız birlikte olsun, dileğimiz tek olsun, mekanı cennet olsun, başımız sağolsun. Seni hiç unutmayacağız Mustafa Amca…
SESSİZ GEMİ
Artik demir almak gunu gelmisse zamandan
Mechule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hic yolcusu yokmus gibi sessizce alir yol;
Sallanmaz o kalkista ne mendil, ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahetten elemli,
Gunlerce siyah ufka bakar gozleri nemli,
Bicare gonuller! ne giden son gemidir bu!
Hicranli hayatin ne de son matemidir bu.
Dunyada sevilmis ve seven nafile bekler;
Bilinmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir cok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir cok seneler gecti; dönen yok seferinden.
Yahya Kemal Beyatlı